izleniyoruz

Thursday, July 15, 2010

Adıyla müsemma...

-men, -man, -han eklerini içinde barındıran isimler erkek adıymış. Neriman Nerimanov bu nedenle cinsiyetiyle son derece uyum içinde bir ad taşıyormuş. Kudret Hoca, şu kitapta öyle buyurmuş.

Cinsiyetime uygun bir ad taşımamam benim suçum değil elbette. Her şey ailemizdeki karışık ilişkilerin bir sonucu ve annemin halt etmesi. Hikâye kısaca şöyle: Amcamın kızı olunca (ailenin üçüncü kız torunu) babaannemin diğer ikisinde kabarmayan kaynanalık damarı bu torunda kabarmış ve "Bu velede benim adım verilmezse ben yapacağımı bilirim" şeklinde ferman vermiş. Bizimki gibi ailelerde kaynana dediğin gölge hükümet gibi kadın olduğundan, kararına itiraz etmek gelinlerin pek haddine düşmez. Sütannem (uzun ve gereksiz parantez: aslında sütannem değil kendisi. Ama bizde büyük kuzenlerden ikisi süt kardeş olunca ve onlar kendisine sütanne diye hitap etmeye başlayınca ben de kendimi bu furyaya kaptırmışım. Üç amcamdan en büyüğünün karısına cicianne (parantez içi parantezi: kendisine yenge denilmesini sevmez, ondan böyle seslenilsin istemiş), ortancanın karısına sütanne, küçüğün karısına da kendi uydurmamla yinge  diyorum.)... Nerede kalmıştık? Hatırladım sütannem. Babaannem kararını açıklayınca sütannem boynunu bükmüş, kuzenimin adı Sultan olmuş. Ailede kızlara böyle iddialı adlar verilmesini hepimizin aslında Medea'nın torunları olmamıza bağlıyorum. Bir de tabii babalarımızın biricik kızlarına âşık olmalarına. Oğullarıyla bu kadar itilaflı, kızlarına bu kadar âşık adamlar görmedim ben.

Bu ad laneti tabi benimle bitmiyor. Benim adım "x"man olunca, annemin yegane kızkardeşi olan teyzem de kendi kızına benden sonra "y"man adını koyuyor. Sonra benim kızkardeşim olunca onun da adının "z"man olması gündeme geliyor. Ben sınıftaki salak "z"man'ı düşündüğüm için can hıraş bu isimlendirmeye karşı çıkıyorum. Aile ikiye bölünüyor. Sonra babam bir akşam gelip "ben hocaya sordum Esra olacak adı" deyince hepimiz susuyoruz. Benim susmamın en önemli sebebi, okulda çok sevdiğim arkadaşımla adaş olacak olması. Kardeş cinsiyetine uygun olmayan bir ad taşıma lanetinden böylece kurtuluyor. Ama gel gör ki bu defa karaktere tamamen zıt bir adla başbaşa kalıyor. Esra: En çabuk. Kim, Esra mı? Ahauhauahau. Güldürmeyin beni.

Cinsiyetine uygun isim taşımayınca içinde biraz erkeklik kalıyor tabi. Böyle bir asilenme. "Ben kimseye boyun eğmem lan" modu. "Gerekirse çocuklarımı keserim" gözüpekliği (geçmişte kesmiş bir örnek olunca tabii iyice gaza geliyor insan. bknz Medea) O derece ki girdiğim doktora yeterlilik sınavında ben nasıl alevlendiysem hocaların bana itiraz etmesine, tez danışmanım dışarı çıktığında "Yavrum ne celalleniyorsun? Dövecektin hocaları." yollu uyarma gereği bile duydu. Oysa bu adla erkek olsam kimse yadırgamayacak bu hâlleri, tavırları. Ama 1,5 metre bir hatunun atarlanması biraz göze batıyor tabi.

Velhasılıkelâm çocuklara isim koyulurken kendini ispat etmesinin beklenilmesi geleneğinin yeniden diriltilmesini istiyorum büyüklerimizden. Hatta çocuk yapacak olursam bu usulü uygulayıp artık ne kadar süre ise o kadar süre çocuğu adsız bırakmayı düşünüyorum. Yeter ki mizacına uygun bir adı olsun evladımın. Benim çektiğim acıları çekmesin. Benim için uygulansaydı bu kural böyle pos bıyıklı, kerli felli bir amcanın adını taşımak yerine mini mini bir ismim olabilirdi. Ne yapalım kısmet değilmiş. Bir başka hayatta belki.