izleniyoruz

Friday, February 12, 2010

Ertelemenin Kitabı (Erteledim yazamadım)

Gavurcada procrastination, Osmanlıca'da tehir, günümüz Türkçesi'nde ise erteleme denen eylemin kitabını yazmak üzere oturdum bugün bilgisayarımın başına. Bir ara aklımdan ''Aman boş ver, şimdi ne uğraşacaksın bunu yazmakla?'' sorusu geçmedi değil. Nitekim hak verdim kendime. Kitap dediğin yaz yaz bitmez bir şey. Öyle ha deyince ortaya çıkmaz. Kendi kendime yürüttüğüm bu muhakeme sonucunda başlangıçta bazı notlar almaya, kitabı yazma işini ileriki bir zamana ertelemeye karar verdim.

Şimdi ileride kaleme alacağım kitabımın taslak bölümleri üzerinden ilerlesin yazı.

Bölüm I. Kim erteler?
Yapılan araştırmalar (ben kendi çevremde yürüttüm bu araştırmayı, eşe dosta sordum, o cevapları burada yorumlayacağım) erteleme işinin en çok akademik çalışmalar yürütenlerde görüldüğünü ortaya koymaktadır. Araştırmalar sadece akademik çevrede yürütüldüğü için böyle bir sonuç çıkmış olabilir. Lakin araştırmanın diğer çevrelere genişletilmesi ileriki bir tarihe ertelendim. Yine de kendimden son derece emin bir şekilde söyleyebilirim ki durum budur. Doktora yapan arkadaşlara, yeni bitiren şanslılara, bitirip göreve başlamış hocalara sordum. Aldığım cevap hep aynı oldu: ''Ohooo! O da bir şey mi ben bir ay parmağımı kıpırdatmadan yattığımı bilirim'', ''Yığılmış işler dururken pijamalarımı çekip televizyon izlediğim oldu günlerce'' ve benzeri.

Bölüm II. Neden erteler?
a) Mükemmeli yakalama arzusu
Birtakım kendini bilmezlerde mükemmeliyetçilik kusuru bulunur. Bu zat-ı muhteremler sanarlar ki bir işi mükemmel yapmak mümkündür. Bu gaflet içinde ellerindeki işi en mükemmel şekilde yapacakları anı, koşulları, ruh hâlini bekleyip dururlar. Öyle bir an hiç gelmez, o koşullar hiç oluşmaz, o ruh hâline asla bürünülmez. Bu bekleyiş içinde işler ertelendikçe ertelenir.

b) Başarısızlık korkusu
Bir kısım insan kendine güvenmez. Kendine güvenmediği için yapacağı işe de güvenmez. Zaten ortaya koyacağı iş iyi olmayacaktır, zaten başaramayacaktır. Bu düşüncelere gark olan kişi işin başına geçecek hevesi kendinde bulamaz, başaramayacak olduktan sonra yapmanın da bir anlamı yoktur.

c) Götünü yerinden kaldıramama sendromu
Bu gruptaki kişiler çalışma enerjisini kendilerinde bulamazlar. Bütün gün o koltuktan kalkıp bu koltuğa geçer, koltuktan kalkar yatağa yatar, öylece geçirir günleri. Bu gruba dahil olan kişiler genelde ''son dakikada sıkı bir çalışmayla başarısız'' felsefesine inanan kişilerdir.

Bölüm III. Ertelemenin Sonu
Hangi gruba dahil olursa olsun ertelemenin sonu bütün ertelemeciler için aynıdır: paçaları tutuşmuş bir hâlde son âna sıkıştırılmış işi bitirme çabası, uykusuz geçen bir iki gün,  sinir stress, panik atak, yetişmeyecek korkuları, ''yemin ederim bundan sonra her şeyi günü gününe yapacam yeter ki bu yetişsin'' duaları. Elbette iş öyle ya da böyle yetişir. İşin bitmesiyle birliktebir rahatlık kaplar ertelemecinin ruhunu. O an çok kararlıdır, o günü dinlenerek geçirecektir ama ertesi sabah mutlaka erkenden kalkıp çalışmaya başlayacaktır. Kendine sözler üstüne sözler verir.

Ertesi sabah saat dokuzda saatin zili çalar. Ertelemeci biraz daha uyumanın iyi bir fikir olduğuna, saatin henüz erken olduğuna kanaat getirip saati kapatır, uyumaya devam eder. Yapılacak işler mi? ''Ohooo, daha çok var abi yapılır elbet''

6 comments:

  1. Okuyacaktım, erteledim... desem... Güzel. Bundan kitap zor. Bak ben bile daha şimdiden tembellendim. Gel sen bunu biraz daha uzat, makale yap. (tersit)

    ReplyDelete
  2. süper, bazen birinci sıradaki kendini bilmez oluyorum, bazen götünü kaldıramayan oluyorum en çok tabi zamansızlık diye bişey uyduruyorum oysa var zaman biliyom var.

    profil foton çok komik olmuş :))) kırmamışın beni ya :)

    ReplyDelete
  3. ya şu onay kodunu kaldır yorum yazacaz diye bi ton bürokratik eziyet çekiyoz

    ReplyDelete
  4. Ya Anıl kim uğraşcak şimdi bunu makale yapmakla. İstersen onu da sen yap hep birlikte okuyalım.

    Siminya bir ertelemecinin asla zamanı olmaması gibi bir bahanesi olmaz. Zaman vardır sadece işte artık yukardakilerden hangisi eksikse o yoktur. Yoksa zamandan bol ne var allasen. Aşkolsun bir şapşal fotonun aramızda sözü mü olur? :)

    ReplyDelete
  5. çekilin şöle kenara bakıyım.. mevzunun piri geldi..

    efem şindi.. evvela bunun doğru adı ertelem değil ötelemedir.. bilen bilmeyen şeyetmesin.. ve esasında çok da fena bi şey değildir.. nasıl ki.. şöle ki.. misal üç ay sonraya yetiştirmeniz gereken bi iş var.. tabi bu aslında yaparken keyif almadığınız bi iş.. şayet şimdiden yapmaya başlarsanız vakti zamanı geldiğinde ya da daha erken bitirebilirsiniz.. oh ne güzel di mi.. nah güzel.. diyelim ki iki ay sonra öldünüz.. olur mu olur.. nolucak bu durumda.. ömrünüzün son ikiayını keyif almadığınız bi işi yapmakla ziyan etmiş olacaksınız.. nerde sizin carpe diem ci ruhunuz.. yazık.. size kendi hayatımdan bi örnek veriyim.. sene 2001 de askere gitmem gerekiyodu.. gitsem giderdim yani öle bi durum. ben ötelemeyi tercih ettim.. bunu yaparken bi dünya zulüm çekmemi bi kenara bırakırsak neticede sene 2009 olduğunda askere gitme zorunluluğum ortadan kalktı.. yanisi o sıra gitmiş olsam haybeden askerlik yapmış olacaktım..

    bir de.. ötelemenin gözden kaçan pek çok iyi yanı var.. asıl yapmanız gerek işi yapmıyo olmanın verdiğ vicdan azabından azade olabilmek için normald e angarya görünen bi dünyaişi gönüllü olarak yaparsınız.. bulaşık yıkamak çiçeklerin toprağını değiştirmek kitaplığı alfabetik sıraya koymak vs.. misal ben askerliği ötelerken akademik bişeyler yaptım.. sen başka bi işini ötelerken bu yazıyı yazdın..

    anafikir.. ötelemek güzeldir..

    ReplyDelete
  6. Fevki, bir toğorinle daha bizi sarsıp kendimize getirdin. Ben haddim olmayarak bu kitabı yazmayı planlarken senin görüşlerine başvurmamışım, ne büyük hata ettiğimi gördüm. Bir daha sana sormadan adım atarsam iki olsun. Ama şimdi canım hiç istemiyor bir ara yaparız olmaz mı?

    ReplyDelete

Söyle, içinde kalmasın.