Elinden tutup götürdüm. Bunu istiyorum, dedim. Bu erkek bisikleti gibi, dedi, kız bisikleti mi alsak? Ben bunu istiyorum, dedim. Erkek çocuğundan ne fiziken ne ruhen pek farkım yoktu zaten. "Bin bakayım sürebiliyor musun?" dedi. Sokakta kısa bir tur attım. Geldim yanında durdum. Fiyatı sordu, ben fiyatı duyunca "kesin almayacak" diye geçirdim içimden. Döndü, "Hadi bin git eve, ben de geliyorum" dedi. Mucize böyle bir şeydi.
Erkek kuzenlerimden bile önce bisikletim olmuştu. Hakkını verdim doğrusu. Nereden baksan 4-5 sene sürdüm o bisikleti. Sonra ilk dağ bisikletleri çıktı piyasaya. Benim bisikletimi yenileyecek kimsem yoktu artık ama erkek kuzenlere yeni bisikletlerden alınmıştı. Ben de nasiplendim uzun süre o bisikletlerden. 1996 yazında bir gün mağazaya girdim, arkada duran bisikleti aldım ve dolaşmak için çıktım. Ama amcamın buz mavisi donuk gözlerini üzerimde hissedince bu sefer bir şeylerin ters gideceğini fark ettim. Akşam babam gelince dedi ki, "Artık bisiklete binmeyeceksin. Mağazaya girip bisikleti alma!" Yaşım 16 idi. Onlar kocaman erkeklerdi. Ne derlerse o olurdu ve onlar benim için en doğrusunu bilirlerdi. Bana söz söylemek düşmezdi. Annemin bana armağan ettiği özgürlüğü elimden alan amcamdan hep nefret ettim. Daha sonra nefretin sınırları genişledi, benim için en doğrusunu bildiğini iddia eden ve benim yerime karar almaya kalkan bütün erkeklerden nefret ettim.
Etik olarak, özgürlükler açısından, siyasi açıdan ve daha aklıma gelmeyen birçok perspektiften tartışılabilir internet sansürü. Ama benim için anlamı işte bu kadar basittir. Amcamın benim için neyin doğru olduğuna tek başına karar vermesinden ve beni bisiklete binme özgürlüğünden men etmesinden başka bir şey değildir. O zaman bisikletimin elimden alınmasına direnecek durumda değildim. Şimdi çorbada benim de tuzum olsun istiyorum. Başka bir savunma noktası aramaya gerek duymuyorum: Benim yerime karar verme, internetime dokunma!
İnternet sansürü ile ilgili yazılar:
http://www.sansurekarsiyuruyus.com/
http://sansuresansur.blogspot.com/2010/06/elveda-google.html
http://www.internetgelecegimizdir.com/
http://www.neonebu.com/InternetteSansureHayir.aspx?G=ISH
http://en.rsf.org/turkey-blockage-of-youtube-spreads-to-07-06-2010,37684.html
http://ozguruckanzone.blogspot.com/2010/06/oyunun-kural-baykaln-meyveleri.html
http://www.teakolik.com/google-servislerine-erisim-yasaklandi/
http://www.barisatasoy.com/guncel/google-yasagi-ideolojik-veya-hukuki-degil
http://www.barisatasoy.com/guncel/google-sansuru-evet-google-da-engellenir
http://www.kucukgurme.com/2010/06/yasaklar-kalkana-kadar-size-buradan-ekmek-yok/
http://www.kucukgurme.com/2010/06/internet-yasaklari-nasil-asilir-2/
türküm, doğruyum, çalışkanım, yasa(ğı)m; youtube'ları kapatmak, google'ları kısıtlamak, yurdumu milletimi içine hapsetmektir!
ReplyDeletevay be çok güzel örneklemişin sütlüm (buna örnekleme deniyo dimi? ) baban ve amcan arasındaki iştişare olayı aynı bizimkilerin olaylarına benziyo, amca kınar baba amcanın emrine uyar. yazında kadınların kısıtlanması da var ama kafamıza girmesini istediğin ana fikir tabiki insanın kısıtlanması, off sıkıcı yorum yazdım ya böyle bilmiş bilmiş ebem garı gibi :Şf
ReplyDeleteAslında ne yalan söyleyeyim Siminya, bu ülkede kadın olmakla çok ilgisi var yazının. Çok subjektif bir noktadan bakmak istedim ben bu olaya. Bencilliğim tuttu. Yaşı benden büyük, bu nedenle iktidar sahibi birtakım erkeklerin çıkıp bana neyi yapıp neyi yapmayacağımı söylemelerinden sıkıldım cidden. Bu defa bir şey diyesim var.
ReplyDelete