izleniyoruz

Thursday, November 18, 2010

Ah-ı nedâmet

Şşşş... Şimdi imleci usulca sol üst köşedeki x işaretinin üzerine getir ve tıkla. Az önce açık olan sayfada gördüklerini unut, düşünme. Ne o? İçinde kabaran o duygu ne? Boşver kulak asma.  Saat 2 olmuş, sen hâlâ ayaktasın. Buna odaklan. 3 gün oldu uyuyamıyorsun, bunu düşün. Gerisi lâf ü güzâf!

"Mümkün olabilir miydi benim için?"

Bak hâlâ... Takılma buna diyorum, söz dinlemiyorsun. Ne demişti İrem? Hatırla. "Hepsi bir yorum meselesi. Mevzuya hangi anlamı yüklediğinle alakalı her şey. 'Yapamadım' dersen, kötü hissedersin. 'Bunu tercih ettim' dersen işler kolaylaşır." Kandırmaca tabii, haklısın. Ama yapacak bir şey yok. Ne diyor Umut bu yazısında: "bunca yıl, ne kadar yaşayamadıysan; o kadar yaşlısın işte..." Al, uyarla bunu: "Bunca yıl, ne  kadar yaşayamadıysan, o kadar pişmansın işte." Tek değilsin yani, önce bunu kabul et. Yut o lokmayı, sonra hazmetmeye bak. Merak etme, yukarıdakinin sadece sana kötü davranacağı kadar özel de değilsin zaten. Bunu o kalın kafana sok. Sen bu cümleyi bir yerden mi aşırdın? Kuvvetle muhtemel. Neyse şimdi gece gece bir de bunun için hayıflanma. Ne yapalım? Çaldınsa miri malı çaldın.

"Ama bence yapabilirdim"

Bok yapardın. Yapabilecek olsan, zaten yapardın ve şu anda oturmakta olduğun yerden aslında yapmadıklarına bakıp bu cümleyi kurmazdın. Ne önemi var? Cesaretin mi yoktu? Yeterince atılgan mı değildin? Belki kafan basmıyordu? Muhtemelen fazla ihtiyatlıydın? Hatta mevzu gerektiği kadar havalı ve karizmatik olmamandır. Entelektüel birikim yoksunluğundan ve özgüven eksikliğinden söz etmiş miydim? Hay bin kuduz... Hoş oldu değil mi, zaten 3 gündür uyuyamadığın huzursuz uykuların üzerine bu gece de kendini böyle yerden yere vurman? Evet, tabii bu aralar pek bir güvenir olmuştun kendine, hatta neredeyse seviyor muydun ne kendini? Müstehaktır o zaman sana! Ne demişti İrem? Hatırla. "Ne zaman süper bir seans geçirsek, bir sonrakine mutlaka büyük bir çöküşle geliyorsun. Bu acıya neden ihtiyaç duyuyorsun? Neden besliyorsun?" Sorunun cevabını bilsen belki şimdi uykuya da dalmış olurdun. Cevabı hiç öğrenemedin. Belki sezmişsindir ama meselenin ne olduğunu. Hâlâ itiraf edememene rağmen...

"Ama..."

Ama evet... Nereden başlayalım ama'ların attığı düğümleri çözmeye?

"Başlamayalım."

"İyi seçim."

Sunday, November 7, 2010

İsteyince...

"İsteyince yazıyorsun işte." dedi. Durdum düşündüm: "İsteyince" yan cümleciğinin öznesi "ben" gibi duruyordu. Bana pek benziyordu. Sanırım onun kast ettiği de bendim. Bütün bunlara rağmen o gizli öznenin ben olduğuma kendimi ikna edemedim. İsteyince yazamıyordum.

Ama ortada bir gerçek vardı. Bazı koşullar oluşuyor ve ben bunların sonunda bir şeyler yapıyordum. O durumları gözden geçirdim. Hepsinde ortak bir yan buldum, hepsinin ortak paydası "isteyince" idi.

Öğrenmede iki motivasyon biçimi var: biri ödül, diğeri ceza. Cezanın farklı biçimleri var. Her zaman somut olarak uygulanması gerekmiyor. Bir biçimde canını yakması yeterli. Cezaya maruz kalan ya o acıya ya da o aşağılanmaya bir daha maruz kalmamak için daha iyisini yapmak için öğreniyor. Ben bu gruptan olamadım hiçbir zaman. Bana "olmamış" demek, canımı öyle ya da böyle yakmak benim ancak pılımı pırtımı toplayıp olay mahalinden sessizce uzaklaşmama ve yeryüzünde öyle bir olay mahali hiç var olmamış gibi davranmama neden olacaktır. Misal emektar Zenit'im ile çektiğim fotoları gösterdiğim arkadaşım iyi niyetli olarak hiçbirinden halt olmayacağını söylediği zaman, hayır hayır fotoğrafçılık kariyerimi değil ama fotoğraf çekme hevesimi tamamen yitirdim. Bir daha bana fotoğraf çektirecek biri olur mu, sanmıyorum.

Ben, bütün övgü ve takdir kaynağını küçük bir yaşta ve tek hamlede kaybetmiş biri olarak itiraf ediyorum ki iflah olmaz bir takdir hastasıyım. Sevdiğim birinin yaptığım herhangi bir iş için göstereceği en ufak takdir ibaresi bende dünyayı kurtarabilirmişim gibi hissettiren bir deli gücünün ortaya çıkmasına vesile oluyor. Çok değil cidden, e-postada yazılan "eline sağlık, teşekkür ederim" bende bütün bu etkiyi yaratan şey. O noktadan sonra tam bir psikopat gibi bir "teşekkür", bir "eline sağlık" daha alabilmek için çabalamaya başlıyorum. Almayınca kesinlikle dünyam yıkılmıyor. Bu iyi bir haber sanırım. Bu durumun en kötü yanı sırf kendim için bir şey yapma konusundaki yeteneksizliğim. Kendinden tahrikli bir motor değilim ne yazık ki...

Uzun lafın kısası, isteyince yapıyorum, isteyince yazıyorum ama isteyen ben olmuyorum. Kahpe felek isteyensiz bırakmasın, o durumda ne yapacağımı bilmiyorum.