izleniyoruz

Wednesday, February 9, 2011

Dünya insanı...

O okuldan ayrılmaya karar verdiğimde oraya geleli henüz 4 ay olmuştu. Buna rağmen devlet okullarında pek nadir görülen bir mucizeyle 3 ay sonunda ben kadrosu gelmiş bir asistandım. Okul, Bâb-ı Âlî'nin en gözde okuluydu. Bölüm, internette sayfası incelendiğinde vaat ettiği "interdisciplinary" çalışma ortamıyla son derece "fancy" görünen bir bölümdü. Bu şartlar altında dışarıdan bakıldığında gitmek için bir neden yoktu. Bu nedenle bölüm başkanına istifa etmek ve kaydımı dondurmak istediğimi söylediğimde kendisi şaşkın gözlerle bana bakıp harika bir bölümde doktora programına, sonra asistanlığa ve dahası yer altında konuşlanmış sekiz kişilik yurt odasına (!) kabul edildiğim hâlde neden gitmek istediğimi anlayamadığını ifade etti. O an yanı başımızda oturmakta olan bölüm başkan yardımcısı "Rekabet mi zor geldi?" diye sordu. Anlamsız gözlerle baktım kendisine, rekabetin değil rehavetin zor geldiğini söyleyecektim. Sustum. Tam da bu suskunluk anında bölüm başkanı yeniden konuşmaya başlayıp aynen şöyle dedi:

"Böyle işte sütlükahve. Demek ki sen de bir dünya insanı değilsin. Bazıları senin gibidir. Yaşadığı şehirden, alıştığı düzenden koparamazsın. Bazıları vardır dünya insanıdır. Nereye koysan oraya uyum sağlar, orayı benimser ve kendinin kılar. Sen onlardan değilsin işte!"


O süreçten aklımda kalan üç cümleden biri bu oldu. Dünya insanı olmamak. 


Hani, nasıl desem, haksız da sayılmazdı aslında. Bâb-ı Âlî'nin dünya olduğu yerde ben gerçekten dünya insanı değildim.


Nereden geldi şimdi bu aklıma? Şöyle: Bir süredir bir yurtdışı gidişidir tutturdum. Buna sağı solu da ikna ettim. Gittim geçen sene paşa paşa bir bursa başvurdum. Temmuz'da reddi yedim. Yetmedi Ekim'de bir başkasına başvurdum. Bu defa Aralık'ta hem akademik dayak hem de ret yedim. 


Bugün ilk ret yediğim kuruluşa yeniden başvurmak üzere verilen eğitim seminerine yeniden katıldım. 2 saat sabırla, üşüdüğümü bile anlamadan orada verilen başvuru taktiklerini dinledim. Daha devam edeceklerdi. Ben çıktım. Çok üşüdüğümü o zaman anladım. Acıkmayı ve üşümeyi bazen unutabiliyorum. Yeniden hatırlamam için birinin beni yerimden etmesi gerekiyor. 


Bulvardan aşağıya doğru yürürken bu mevzuda, yurtdışına gitmekte, neden bu kadar ısrarcı olduğumu düşündüm. Bir neden bulamadım. 

No comments:

Post a Comment

Söyle, içinde kalmasın.