izleniyoruz

Friday, May 20, 2011

İpin gerilimi

İlk ne zaman yaşandı o gerilim? Kesin olarak hatırlayamıyorum. Ocak ortalarıydı sanırım. Başvuru zamanları yeniden yaklaşırken, dahası tez milim bile ilerlemezken, ben ağır bir suçluluk duygusunun altında aslında bir çeşit "yaşı büyük" arkadaş gibi gördüğüme biraz fazla yakınmıştım sanırım. Yakınmalarımın zihninde oluşturduğu imajın ne olduğunu, o gün ofiste uzun zamanlık tanışıklığın ardından ilk kez tanık olduğum kızgın yüz ifadesine bakarken ve genellikle gülümserken alışık olduğum dudaklarından öfkeli bir ses tonu ile "sen söyleyemiyorsan, ben gidip konuşurum!" sözcükleri dökülürken anladım. Anladığım şeyden hoşlanmadım. Önce şunu uyguladım: Bir süre, bir ay kadar, ortalarda görünmedim. Gitmedim, gelmedim, kaldı ki kendimi bile sevdiğim diğer bazılarından mahrum ettim. Baktım dönünce de değişmiyor durduğu nokta,  taktik değiştirdim: Uzun uzun ve zamana yayarak konuşup kendimi anlattım. Ben, ben olduğum, ben böyle olsun istediğim için mevzunun böyle olduğuna; benim var olan içinde aslında ne kadar mutlu olduğuma -ne kadar dil döksem de- ikna edemedim. Nihayetinde gözündeki yerimi iyice açık eden sözcükler döküldü ağzından: Köle. Benim sevgi, saygı, öğrenmenin keyfi ve en önemlisi benim isteğimle inşa ettiğim ilişkiyi basit bir "köle-efendi", bir "emir-komuta" zincirine indirgedi. İtiraz etmedim: "Köleliğimden memnunum, efendime dokunmayın" dedim. Güldü. Ben de güldüm. 

Şimdi ne o beni kendi istediğine zorlamaktan geri duruyor ne de ben istemediğim bir yola girmeye direnmekten vazgeçiyorum. İp ne kadar daha gelir, kopar mı esner mi merak ediyorum. 

No comments:

Post a Comment

Söyle, içinde kalmasın.