izleniyoruz

Wednesday, November 25, 2009

Sıkılınca yapılan bir şey vardı, ne oldu ona?

Bugün neredeyse bir hafta oldu. Bir haftadır el ense vaziyette yatıyorum. Başlangıçta iyiydi tabi. İlgi de üzerimdeydi, ohhh! Gelsin çorbalar gitsin meyve suları derken günümü gün ediyordum. Fakat bu ilgi aynı oranda sürmedi. Evin yegane ortağı 'seninle mi uğracağım'a gelen bazı sözler sarf etmeye, isteklerime aynı ivedilikle cevap vermemeye başladı. Bütün bunlara 'iyileşmedin mi sen? sanki daha iyisin' sorgulamaları da eklendi. Can sıkıcı bir hâl almaya başladı bu iş.

Can sıkıcı demişken benimde 24 saat kıçımın üstünde kah oturmaktan kah yatmaktan canım sıkılmaya başladı ufaktan. O zaman aklıma geldi bu soru. Ben canım sıkılınca ne yapıyordum? Mutlaka bir şey yapıyordum ama ne yapıyordum, vallaha unuttum. 3 gündür düşünüyorum. Çeşitli şeyler geldi tabi aklıma. Mesela kitap okumak. Cık! Canım sıkıldı diye kitap okuduğum görülmüş değildir. Kitap okuyorsam canımın sıkıntısından değil öyle istediğim için olur. Gerçi artık bir isteğin ötesinde bir tür zorunluluk kardeşim kitap okumak. Sıkıysa okuma. O tez kendi kendini yazar mı sanıyorsun? Lakin uzun zaman var şöyle ağız tadıyla bir kitapta okuyamadım. Aklımdan binlerce kitap geçiyor, birini alıp başla değil mi? Yok ben kitaplara bakıyorum kitaplar bana, öylece geçip gidiyor günler.

http://mikeinel.deviantart.com/art/Bored-60695930

Televizyon izlemek var bir de. Ama gündüz vakti televizyon izlemek can sıkıntısına deva değil, başlı başlına bir can sıkıntısı nedeni. Kendimi kaptırayım, güzel güzel izleyeyim canımın sıkıntısı geçsin istiyorum ama nerde. Teyzelerin sesleri kulağı tırmalıyor, her bir program kendi vasatlığıyla daha da sıkıyor beni. Oysa ben çok iyi bir televizyon izleyicisiyimdir. Başına geçtim mi top atsan kulağımın dibinde yine de duymam. Ekrana kitlenir, ağzımın kenarından salyalar akarak seyrederim o anda ekranda olan görüntüyü. Evde ne kıyametler kopmuştur çocukluğumda ve hatta büyüklüğümde seslendiklerinde cevap vermediğim için televizyon izlerken. Neyse artık bu bile deva değil derdime.

Bir de sıkılınca hayal kurarım ben. Hatta gün içinde yeterince kuramıyorum diye akşam olunca biraz erken yatar, uykum gelene kadar hayal kurarım. Renkli bir dünya gerçekten. İnsanın sıkıntısını da oldukça hafifletiyor. Gel gör ki bir haftadır yatar konumda olmaktan hayal kurma gücümü de fazla zorlamış olmalıyım ki artık kuracak bir hayal de gelmiyor aklıma. Resmen hayalleri tükettim. 'Bunu kurmuştum', 'bunu daha bu sabah hayal ettim', 'aman bu hayalden sıkıldım' diye diye kendimi hayalsiz ortada kalakalmış buldum.

Kitap okuyamıyorum, televizyon izleyemiyorum, hayal kuramıyorum. Çok eminim kardeşim ben sıkılınca bir şey yapıyordum, sıkıntım geçiyordu. Ama neydi o şey, onu bulamıyorum.

2 comments:

  1. off. keşke ben de hasta olsam, bir hafta el ense yatsam, ne kitaplar okur ne bloglar keşfederdim... sağlıklıyken yapmak zorunda olduğum şeylerden dolayı hiçbir zaman istediğim şeyleri yapamıyorum...
    "jose saramago-körlük" öneririm, tabi okumadıysanız. :)

    ReplyDelete
  2. Şimdi iyileştim ama bayram tatiliyle birleşince o kadar uzun geldi bu rehavet dönemi yeniden işlerin başına nasıl döneceğim hiç bilmiyorum. Bugün iş başı yapıyorum, hadi hayırlısı.

    ReplyDelete

Söyle, içinde kalmasın.