izleniyoruz

Tuesday, October 12, 2010

Hoca Aşkına...

1991 Eylül'ünde tek şeyi anladım: Artık uzun bir süre için kaldığım evlerin hiçbiri benim evim olmayacak, hepsinde misafirim.

Babamın elinden tutup bahçesinde dikildiğim bu okulda gelecek yedi yıl boyunca 8-4 mesaiye kalacağım da ayrı bir gerçekti elbette. O an için bana fazla bir şey ifade etmedi. Yedi yıl 11 yaşında bir çocuğu tahayyül edebileceğinden çok daha uzun bir süreydi. Bahçesinde dikildiğim okul, gözümde devasa bir yapıydı. Bu yeni şehir tam bir bilinmezdi.

Bir süre sonra şöyle bir şeyi keşfettim. Ev denen minnacık alanlarda kendime ne kadar yer bulamazsam, okul denen mekânda o kadar özgürleşiyordum. Evdekiler ne kadar iterse, okul o kadar çekiyordu. Basit bir denklem tabi... Başka türlüsü düşünülebilirdi, ama benimki böyle oldu.

Evin okul olunca, hoca da ailen oluyor bir nevi. Ben şanslı bir çocuk muydum, bana hep iyileri mi denk geldi, yoksa ben bindiğim son dalı da kesmemek adına kusurlarını hiç mi görmedim, bilmiyorum. Ama ben her dem hocasever bir insan oldum. Onu biliyorum.

Hem ne sevmek... Hani itiraf etmek gerekirse âşık olmaktan hallice. Şimdi efendim akademik bir gelenek olarak hocaya/asistana âşık olmak vardır elbette. Öğrencisiyle evlenen/sevgili olan hocalar benim de çevremde rastladığım vakalar. Hatta yeri gelmişken şöyle bir olay anlatayım size. Ünlü bir matematik hocası vardı benim liseye gittiğim memlekette. Adam özel dersler verirdi evinde üniversiteye hazırlık için. Böyle bir lise son öğrencisine matematik çalıştırırken, gel zaman git zaman bunlar âşık olmuşlar birbirilerine. Eskilerin tabiriyle sevişmeye başlamışlar. Sonra boşandı adam karısından ve bu hatunla evlendi. Sonra şöyle bir şey duyduk, hatun adamın bir daha kız öğrencilere ders vermesini yasaklamış. Yorum yok.

Benim durumumun bununla ilgilisi yok. Benim hocalarım sevgili olup harcayamayacağım kadar değerli benim için. Benimki bir tür huzur bulma mevzusu. Neden bilmiyorum, belki biliyorum söylemiyorum, ama ben bu seçilmiş hocalarımla inanılmaz mutlu oluyorum. Nefes alıyormuşum gibi hissediyorum yanlarında. Normal mi, değil tabii! Ama lütfen kuzum siz söyleyin, nedir normal?

Ben bunu niye mi anlattım? Bilmem...

Yazının hamişi: Bilmeyince yazamıyorum, bilmeyi bekleyince çok uzun sürüyor o bekleyiş. Bilmeden yazmayı deneyeceğim bir süre.

Next on InBetween: Nazire: Fotoğraf Üzerine...

No comments:

Post a Comment

Söyle, içinde kalmasın.