izleniyoruz

Saturday, February 19, 2011

Baş-vuru

Önce epey efelenmiştim. "Ret ederlerse etsinler, bir daha başvurucam" demiştim ya şimdi tam da o aşamaya tekrar geldiğim noktada bütün cesaretimin kırıldığını hissediyorum. Araştırma önerisinin her cümlesinde berbat ama bitmek bilmeyen mülakatın her dakikası tekrar tekrar canlanıyor zihnimde. En büyük vurgu "yapamazsın!" üzerine. Kendimi yapabileceğime inandırmak için giriştiğim mücadelelerin tamamından yenik çıkıyorum şu ara: "Yapamazsın!"

Ret edilmek bizim aşamamıza gelmiş kişiler için pek sorun değildir aslında. Zira artık mevzu sizin niteliklerinizin ötesine geçmiş, bir tercih meselesine kalmıştır. Kurumların, kuruluşların, komitelerin sizin bilmediğiniz bir gündemleri olabilir. Bu nedenle sizi değil de o adayı desteklemeyi tercih edebilirler. Mevzu aslında basittir, 3-5 soruda istediğiniz cevabı almadıysanız adaya teşekkür eder, kendisini gönderirsiniz. Sonra da seçilmediğinizi size bir e-posta ile bildirirler. Bunu da bütün kırgınlığınıza rağmen olgun bir biçimde karşılamayı bilmeniz gerekir.

Lakin ne yazık ki işler her zaman öyle yürümez. Bazen bütün var oluşunuz o anda karşısında mülakat verdiğiniz kişilerin öfkesini çeker üstüne. X üniversiteli olduğunuz, y bölümünde okuduğunuz, z hocası referansınız olduğu, w ekolünden geldiğiniz veya herhangi bir ekole tabii olmadığınız için sizi acımazca eleştirmeye, bütün o sıfatlara duydukları öfkeyi size kusup o öfkeyle sizi parçalamaya yemin etmiş gibi bir tavır takınırlar. İşte burada mantıklı bir açıklama arar ve bulamazsınız. Hatayı kendinizde arar, bir hata göremezsiniz. Hatalı bile olsanız o muameleyi hak edecek ne yaptığınızı bilemezsiniz. Öylece kalakalırsınız.

"Unuttum", "hatırlamıyorum", "umursamıyorum", "yine de başvurucam" söylemlerinize rağmen o kalakalmışlıktan kurtulamazsınız.

Haydi selametle...

2 comments:

Söyle, içinde kalmasın.