izleniyoruz

Wednesday, March 9, 2011

Nâme II

Sevgili dostum, 

Mektubun geldi. Bir kere daha anladım ki sen su katılmamış bir pezevenksin. Evet, öyle. Zira müşgül durumda kalmış bir arkadaşının yardım çığlığına bu derece post-modern bir cevap vermek ancak bununla açıklanabilir: 


"Artılar ve eksiler listesi yapmanı öneririm. Ardından hayatında artı olarak gördüğün her başlığın yanına bir açıklama getir. Neden artı bu değer? Ona sahip olmak hayatına ne katıyor? Sonra eksileri açıkla aynı biçimde. Bu eksiklikler seni gerçekten bir şeylerden alıkoyuyor mu bir bak bakalım. Ve en nihayetinde bu iyi hâli korumanın, eksiklikleri ise gidermenin yollarını ..."


diye devam eden bu cevabını yazdığın o kağıdı alıp uçak yapmak istedim. Sonra yaptım. Fazla uçmadı. Mecbur gidip aldım. Mektupları biriktirdiğim dosyaya koydum. Peki sen ne zaman "kendi kendine yardım" kitapları gibi konuşmaya başladın? 


Bugün Juan Fernandez bana mail atmış. Adı hiç yabancı değil. Tanıştığımızı hatırlar gibiyim ama yüzünü tam olarak çıkaramıyorum. Neyse... Hayatımdaki cinsel enerjinin yeniden ortaya çıkarılmasının aslında her türlü boka püsüre iyi gelip beni iyi hissettireceği yollu bir şeyler karalamış. Cinsellikle ilgili sorunlarımdan nasıl haberi oldu bilmiyorum ama haklı olabilir. Sevgili önce "başım ağrıyor", sonra "bahar yarın gelecekmiş" diye beni kandırdığından  beri ruhen çöküntüdeyim. Sanırım sevgiliyle cinsel hayatımızın sonuna geldik. Bunda sonra bu yolda kardeş kardeş yürüyeceğiz.


Konumuz bu değil. Sen Juan Fernandez'i tanıyor musun diye soracaktım. Tanıyorsan bana da hatırlat kim olduğunu, zira hatırlamaya çalışmaktan beynim aktı. Önce sol lobu... Yavaşça burun deliklerimden dışarı süzüldü. Beynimin o resimlerde gösterilenler gibi pembe olduğunu sanırdım hep. Oysa sümük yeşiliymiş. Bilimadamlarının böyle bir ayrıntıyı gözden kaçırmalarına inanamıyorum. 


Bugün çok kar yağdı burada. Öğleden sonra çıkıp uzun bir yürüyüş yaptım. Hani benim evin yakınlarında büyük bir park var ya, orada yürüdüm işte. Kocaman bir kangal gördüm. Çok mutluydu. Karın üstünde koşturup durdu. Oturduğum ıslak banktan uzun süre sağa sola seğirtmesini seyrettim. Bu da büyüktü, ama Büyükada'da gördüğümüz akbaş kadar değil. Gerçekten o köpek ne büyük ve ne uysaldı... Saygı duymamak elde değil.


Belki yağmur da yağar 13üne doğru, ne dersin? Âdettendir.


Baki selam...


sütlü 

No comments:

Post a Comment

Söyle, içinde kalmasın.