izleniyoruz

Monday, October 19, 2009

Yazarın Yaşamışlığı Çevirmenin Kuramsallığı Üzerine

Hangi yazar kendi yaşamından ilham almaz? İster en büyük isimlere ister kıyıda köşede kalmışlara bakın göreceksiniz ki her yazar kendi yaşamından ilham alarak oturur yazı masasının başına ve elinde olmaksızın, belki de bile isteye başvurur bu en önemli kaynağa. Anlaşılan odur ki, yazar hem yaşar hem de yazı aracılığıyla yeniden üretmek vesilesiyle yaşadığını bir kere daha deneyimler. Böylece sadece yaşamakla kalmayıp yaşadığını dillendirmek suretiyle neredeyse iki kere yaşamaktadır hayatını.

Oysa çevirmen tamamen yoksundur bu deneyimden. Sadece bir araçtan ibaret olan çevirmen, belki tam da Selin S.'ın ''Zaman Farkı ya da Zamanımız Var mı? Çevirmek, Çevirememek ve Çevrilmek Üzerine Sadakatsizlik Odaklı Bir Bakış'' adlı yazısında belirttiği üzere zamansızlıktan dolayı yoksundur yaşanmışlıktan. Kendisine bir dakika bile çok görülen, yetişemeyen, yetişememe duygusuyla tüm varlığı kaplanan çevirmen (S., 1), çevirmekten yaşamaya fırsat bulamaz. Bu nedenledir ki bir çevirmenin yaşamı, farazi durumlardan ibarettir. Çevirmen, mütemadiyen farz eder. Çevirdiği yazar ne tecrübe etmiş ne yaşamışsa çevirme eylemi aracılığıyla aynı deneyimi paylaştığını farz eder. Fakat çevirme eyleminin sonsuzluğa uzanan bir döngü olması sebebiyle, kendi hayatını deneyimleme ve dillendirme fırsatını asla yakalayamayacak, kağıt üzerinde, sözcükler arasında, bilgisayar ekranı karşısında, masa başında, evin içinde vs. kalmaya mahkum olacak, lakin en ilginci bununla yetinebilecek, bundan haz alacak, dahası fazlasını talep etmeyecek, çevirmekle tatmin olacaktır.

No comments:

Post a Comment

Söyle, içinde kalmasın.