izleniyoruz

Monday, February 7, 2011

Hiç

Zaman zaman oluyor. Elimde değil. Bir konuşmamızda Selinovski, insanın yeterince düşünürse intihar etmemesi için bir neden olmadığını söylemişti. Son derece yerinde bir tespitti doğrusu. Zira doğduğumuz andan itibaren ölmek üzere yaşamak yaman çelişki. Irvin Yalom, Güneş'e Bakmak'ta bu mevzuyu incelerken insanın ölümlülüğüyle yüzleşmesinin yahut yüzleşememesinin neden olduğu sıkıntıların aslında son derece gerçersiz olduğunu ifade ediyor. Yalom'a göre öldüğünüz anda artık bir yokluk ve hiçlik içinde olacağımıza göre bundan korkmanın ve ölümden sonra pişman olma endişesiyle yaşamanın pek bir anlamı yok. Güzel söylüyor tabii ama Selinovski'nin dediği noktaya dönersek, hadi kendi ölümümden geçtim, nasıl olsa ben öldükten sonrasına dair bir bilincim olmayacak da sevdiklerimin ve dahi seveceklerimin ölümü için ne yapabilirim?

Hiç... 


Şimdi bu "hiç" basit bir sözcük gibi orada öylece durmakla birlikte bu hiçin nedeni olan durum hasıl olduğunda bu kadar basit kalmak mümkün olmuyor. Hayatın tepe taklak olması ân meselesi iken sanki bir şey olmayacakmışcasına bir şeylere sarılıp devam etmek ancak bir delilik. Bu durumda benim zihnim kontrollü bir yıkım öneriyor. Her şey güzel giderken birden içimden bir ses "Nasıl olsa bozulacak, o zaman hiç beklemediğin bir anda bozulacağına, elin kolun bağlı öylece oturacağına, otur sen boz." Kontrollü yıkım. 


Bozmanın yolu elbette "zaten öleceksiniz" deyip sevdiklerini öldürmekten değil, "zaten öleceksiniz" deyip kendini öldürmekten geçiyor. Bütün mesele "yeterince düşünmek" ve bir parça cesaret... 


Olmuyor tabii. Mantıken bunların hepsini kabul etmeme  ve o cesarete az buçuk sahip olduğumun farkında olmama rağmen Yalom'un "hiçbir şey bilmeyeceksin" sözü bir kulağımdan girip öbüründen çıkıyor ve  arkamdan ağlayan kardeşimi hayal ederken hüngür hüngür ağlarken buluyorum kendimi. 


Şimdi bu nereden çıktı derseniz, "32 yaşında ölen bir anne, 55 yaşında 20 gün içinde ölümün eşiğine gelen bir baba, bu iki figürün benim bütün dünyevi hırslarımın ve sıkıntılarımın (tez tez tez) tavan yaptığı bir anda karşıma çıkmaları, yaşların bile kendi kişisel tarihimle neredeyse denk düşmesi ve beyaz florasan ışığından nefret etmem tetikledi" diyebilirim. Size bir şey ifade etmez ama bana çok şey anlatır. 


Az sonra yanıma gelip yüzümdeki garip ifadeye ve suskunluğuma baktıktan sonra neyimi olduğunu soracak olan sevgilime "Hiç" diyeceğim. Irvin Yalom'un kastettiği anlamıyla bir hiç. 

No comments:

Post a Comment

Söyle, içinde kalmasın.