Blogun giderek bir gezi bloguna dönüşmesine engel olmak istiyorum aslında. Zira ben burada gördüğün kadar gezen biri değilim ya da değildim, en azından son bir yıla kadar. Hayatının 29 yılını çeşitli miktarlarda (11 yıl doğduğun yerde, 7 yıl sevdiğin yerde, 12 yıl doyduğun yerde olmak üzere) güzide ülkemin en anlamsız kasaba ve şehirlerinde sabit kalmak suretiyle harcadıktan sonra ne oldu ben de bilmiyorum. Tamam, itiraf ediyorum. Tam bu noktada yalan söylüyorum, zira ne olduğunu gayet iyi biliyorum. Ama hayır, boşuna bekleme, bunu seninle paylaşmayacağım. "Çok da sikimde!" dediğini duyar gibiyim, deme öyle şeyler, ayıp oluyor!
Neyse kari, mevzu benim nasıl gezelek bir insana dönüştüğüm değil, mevzu Romanya'nın güzellikleri. Açıkçası yola çıkmadan önce pek bir ümidim yoktu kendisinden. Daha önceki deneyimler bunu işaret ediyordu en azından. Lakin Romanya beni şaşırttı. Evvela şunu söylemek lazım ki Bükreş güzel şehir. Mutlaka duymuşsundur, duymadıysan da şimdi duymuş ol, Paris örnek alınarak inşa edilmiş. O kadar ki Paris'teki Zafer Takı'nın bir kopyası burada da var. Şehrin "eski şehir" tabir edilen kısmına yakın bir otelde konaklıyorsan hem asıl cazibe merkezlerine hem de aslında lüks kısma yakınsın demektir. Bu bölgenin hemen sınırındaki bir otelde kalırsan eski şehre yürümek oldukça zevkli oluyor hem görsel açıdan hem de umulmadık sürprizler açısından. Mesela lüks bir mağazanın girişine oturmuş bavuluna oturttuğu köpek yavrularını okşayan yaşlı bir kadın görebilirsiniz. Sakın es geçmeyin, mutlaka verin 3-5 lei.
Yemek konusuna gelince, aslında hemen hemen her yerde yemek yiyebilirsiniz. Pizzadan uzak durun, zira hiç gerek yok. Izgaralar (tavuk, kuzu, biftek) harika. Biberiyeli fırında patatesi de mutlaka deneyin. Sürpriz bir lezzet. Bunun dışında fırında mantar, zacuzca (patlıcan salata benzeri bir tat) güzel aperatifler. Biz rastgele girdiğimiz, üstelik birinden hiç ümidim yoktu, gayet memnun ayrıldık. Eğer bulabilirseniz La Mama'da mutlaka yeyin. Ortamı ve yemekleri güzel. Geleneksel Rumen mutfağını da deneyebilirsiniz burada. Çorba ifadesi sizi yanıltmasın. Çorba, bizim haşlamayı anımsatan bir yemek. Tek başına doyurucu ve son derece sağlıklı. İçindeki hoş baharat için denenebilir. Dolma ve sarmanın ortak olduğunu da hatırlatayım. Lakin baklavadan uzak durun. Zira baklavadan anladıkları işte bu ve pek bize uygun değil:
Eski şehir denilen kısım trafiğe kapalı bir alan. Anladığım kadarıyla günün her saati şehrin nabzının attığı yer burası. Biz ordayken kanserli çocuklar yararına bir enstelasyon vardı. Uzaktan şöyle görünüyordu:
Yakından ise böyle:
Dediğim gibi şehir sürprizlere çok açık gerçekten. En azından bizim gibi sokağın giderek rengini ve neşesini kaybeden bir memleketin evlatları için bunlar dikkat çekici oluyor cidden. Misal akşam 8-9 gibi papağanları omzunda, müzik kutusu elinde sakin sakin yürüyerek meydana gelen Çarli Çaplin kılıklı bu adam gibi:
Gece hayatı Bükreş'te son derece renkli. Bar, pub, iyi yemek isterseniz "eski şehrin" Nevizadeyi andırak kısmını tavsiye ediyorum. Sokak cıvıl cıvıl insan kaynıyor. Kadını erkeği, genci yaşlısı burada. Ha keza birası şarabı, bisikleti pateni. Burada yedin, içtin, biraz daha geç vakta kadar oyalanırsan, şöyle 01.00'e doğru The Vintage Pub'a uğra dans etmek için. Müzikler güzel, ortamda genç ve güzel insan nüfusu son derece yoğun ve en güzeli ahlaksızlık diz boyu. Çift gidersen takıl kafana göre, kimse "hop hemşerim, aile var" demiyor. Tek gidersen, eşek değilsen bulursun birini, telaşlanma. The Vintage Pub da şöyle bir şey, (Salı giden olursa bilgi versin):
O sokakta mutlaka Atelier de Caricature'ü görürsünüz. İçine mutlaka girin. Hatta bir de portrenizi yaptırın. Biraz sohbet edin. Paranız varsa tablo alın. Aklım kaldı...
Resimde gördüğünüz Horace Malaele'nin otoportresi. Bu atölyenin ortaklarından ve Romanya'nın önde gelen ressamlarından. Biraz daha incelemek isteyen şuralara bakabilir:
http://www.atelierhoratiu.ro/
http://www.negrescu.arts.ro/index.html
Bu atölyeden birkaç kare daha koymak istiyorum müsaadenle. Zira pek güzeldi.
Bunlara ek olarak, eski eşyaya ıvıra zıvıra meraklı olanlara Köylü Müzesinin yanında kurulan pazarı öneriyorum. Zira her çeşit malzeme bulmak mümkün. Üstelik son derece uygun fiyata. 2. Dünya Savaşı'ndan arda kalanlardan, bibloya, eski dolma kalemlerden pipoya, kitaptan yüzüğe ne ararsan var. En meraksızına bile ilginç geleceğine eminim. Cuma, cumartesi ve pazar günü kurulduğunu söylediler. Ben pazar günü gittim. Diğerleri için garanti veremem.
Velhasılıkelam Bükreş bence güzel memleket. Yeterince beklerseniz gece yarısı araba camlarına şöyle şeyler de yapıştırıyorlar. Meraklısını cezbedebilir.
"Mevsim yaz, Bükreş'ten sıkıldık" derseniz 4 saat mesafede Köstence sahili sizi bekler. Karadeniz olmasına rağmen denizi güzel ve sakin.
Lakin bünyemdeki aduket etkisinin sebebi yukarıda saydıklarımdan hiçbiri değil, ey kari. Bütün sebep işte şu amblem, ben ne düşüneceğimi bilemedim, biraz da sen düşün:
Şu charlie chaplin resimlerini bi ara çalsam olur mu? =)
ReplyDeleteOlur elbette. :)
ReplyDeleteBelirsiz bi zamanda çalmama izin verdiğin için teşekkürler =)
ReplyDeleteÇalmanın zamanı belirli olmaz, zamanı belirli olursa o çalmak olmaz. :)
ReplyDelete